Anadolu Selçukluları’nın 1243 Kösedağ Savaşı’da Moğol ordusuna yenilmesinin ardından Anadolu toprakları İlhanlı hakimiyeti altına girdi. İlhanlı hakimiyeti altında günden güne zayıflayan Anadolu Selçuklu Devleti en sonunda parçalandı ve bu parçalanma sonucu irili ufaklı çeşitli Türk beylikleri ortaya çıktı. İşte bu dönemde Batı Anadolu’da kurulmuş olan beyliklerden biri de Saruhanoğulları Beyliği’dir.
Beylik ismini kurucusu Saruhan Bey’den alır. Kaynaklarda Saruhan Bey’in ailesi hakkında çok fazla bilgi yoktur. Eldeki kesin olan bilgiler babasının isminin Alpagu olduğu ve Alpagu’nun Çuğa ve Ali adında iki oğlu daha olduğudur. Bir görüşe göre Saruhan Bey’in mensubu olduğu Türkmen boyu Harezm bölgesinden gelmiştir. Bu görüşe göre Saruhan Bey’in dedeleri I. Alaeddin Keykubad zamanında Selçuklu hizmetine giren Harezm beyleri arasındadır. Bugün Batı Anadolu ve Batı Toroslar’da Horzum (= Harezm) adıyla anılan Türkmen aşiretleri bulunmaktadır. Bu Horzum Türkmenleri’nin o dönemde Harezm’den göçen Türkmen aşiretleri olduğu kabul edilmektedir.
Saruhan Bey Dönemi
Sultan II. Mesud’un emrindeki beylerden olan Saruhan Bey, Selçuklu hakimiyetinin çökmeye başlamasıyla birçok diğer bey gibi II. Mesud’un hizmetinden ayrıldı. Bir süre Germiyanoğulları topraklarını üs olarak kullanıp Batı Anadolu’da fetih hareketlerinde bulundu. Bu bölgedeki Bizans’ın paralı asker olarak getirdiği Katalan kuvvetlerinin başarısızlığa uğrayıp 1305 yılında çekilmesinin ardından Türk ilerleyişi daha da kolaylaştı. 1313 yılında Manisa’da kesin hakimiyetini sağlayan Saruhan Bey, burada beyliğini ilan etti. Manisa’yı başkent yapıp buraya yerleşen Saruhan Bey, kardeşleri Çuğa Bey’e Demirci’nin, Ali Bey’e de Kemalpaşa’nın yönetimini verdi.
Kuzeyde Karesioğulları, doğuda Germiyanoğulları, güneyde Aydınoğulları ile komşu olan Saruhan Bey, fetih hareketlerini sahil bölgelerine ve Ege adalarına yöneltti. Bir donanma da kuran Saruhan Bey, Aydınoğlu Umur Bey ile birlikte sahil şehirleri ve Ege adaları üzerine seferler düzenledi. Cenevizliler’in kontrolündeki Foça ile Sakız ve Midilli adalarını vergiye bağladı. Bu esnada Bizans ile de temaslar başladı. Bizans hükümdarı III. Andronikos, Saruhan Bey ve Umur Bey ile bir ittifak yaptı. Bu ittifakın Osmanlılar’a karşı mı yoksa bölgedeki önemli güçlerden biri olan Latinler’e karşı mı olduğu kesin olmamakla birlikte kuvvetli olan ihtimal Latinler’e karşı olduğudur. Çünkü bu dönemde Osmanlılar ile Saruhanlılar henüz birbirlerine komşu değildi ve aralarında bir sürtüşme veya rekabet bulunmuyordu.
III. Andronikos’un ölümünden sonra Bizans’ta taht kavgaları başladı. Aydınoğlu Umur Bey, Bizans tahtı için mücadeleye giren Kantakuzenos’a yardım etmek istiyordu. Saruhan Bey, Umur Bey’in bu isteğine destek verdi. Oğlu Süleyman Bey komutasındaki kuvvetlerini ve donanmasını Rumeli’ye geçmeyi planlayan Umur Bey ile birlikte gönderdi. Rumeli’ye geçen Aydın ve Saruhan kuvvetleri burada Kantakuzenos’un düşmanlarına karşı bir dizi savaş yaptı. Fakat Süleyman Bey’in yakalandığı bir hastalık sonucu vefat etmesi üzerine sefer yarım kaldı ve Umur Bey geri döndü (1343).
Oğlunun ölümüne çok üzülen Saruhan Bey, Aydınoğulları ve Kantakuzenos ile yaptığı ittifaktan ayrıldı. Bir süre sonra da (1345) Manisa’da vefat etti. Manisa ve çevresinde Türk hakimiyetini perçinleyen Saruhan Bey, Manisa’daki türbesine defnedildi.
İlyas Bey Dönemi
Saruhan Bey’den sonra yerine oğlu İlyas Bey geçti. İlyas Bey, babasının politikalarını genel olarak desteklemiş ve Aydınoğlu Umur Bey ile olan ittifakı sürdürmüştür. Bu sırada Bizans’ta devam eden taht kavgasında bu sefer Kantakuzenos’un rakibi İmparatoriçe Anna, Saruhanlılar’a elçi göndererek destek istedi. İmparatoriçenin destek talebini kabul eden İlyas Bey ve Umur Bey, kuvvetlerini Rumeli’ye gönderdi. Rumeli’ye geçtikten sonra saf değiştiren Aydın ve Saruhan kuvvetleri Kantakuzenos’u destekledi. Bir süreliğine tahtı ele geçiren Kantakuzenos, daha sonra Ioannes Palailogos’a karşı girdiği yeni bir taht savaşını kaybetti. Yeni imparator Ioannes Palailogos, İlyas Bey’i tuzağa düşürüp esir aldı. İlyas Bey’in karısı Bizans’a yüklü bir fidye ödeyerek İlyas Bey’in serbest kalmasını sağladı (1356). 1362 civarında öldüğü tahmin edilen İlyas Bey’in yerine oğlu İshak Çelebi geçti.
İshak Çelebi Dönemi
Saruhan Beyliği’ne klasik yapısını İshak Çelebi’nin kazandırdığı söylenebilir. İshak Bey, komşu beyliklerle iyi ilişkiler kurmaya çalışmış, dikkatli ve dengeli bir politika yürütmüştür. Bir taraftan Memlük – Karamanlı ittifakına destek olmuş, onların seferlerine kuvvet göndermiş, bir taraftan da Karesioğulları Beyliği’nin topraklarını ele geçirip Saruhanlılar ile komşu olan ve gittikçe gücü artan Osmanlı hükümdarı I. Murat ile iyi ilişkiler kurmaya çalışmıştır. Uzun yıllar boyunca süren deniz seferleri, İtalyanlar ile yapılan ticaret ve Manisa’nın köle ticaretinde önemli bir yere sahip olması sonucu önemli bir ekonomik güce sahip olan İshak Bey, imar faaliyetlerine ağırlık vermiştir. Geçirdiği çeşitli onarımlar sonrasında günümüzde halen ayakta olan Ulu Camii Külliyesi ve Gülgün Hatun Külliyesi gibi yapılar İshak Bey döneminde yapılmıştır. Bu eserler içerisinde özellikle Ulu Camii ve Külliyesi, beylikler döneminde Anadolu’da inşa edilmiş önemli eserlerdendir.
İshak Çelebi döneminin önemli özelliklerinden birisi de Mevleviliğin Saruhanlı topraklarına önemli bir güce kavuşmasıdır. Bizzat İshak Bey de Mevleviliği benimsemiş ve “çelebi” ünvanını kullanmıştır. Nitekim onun tarafından yaptırılan Ulu Camii Külliyesi içindeki eserlerden birisi de Mevlevihane’dir. 1388’de ölen İshak Bey, yine bu külliye içerisinde yer alan türbesine defnedilmiştir.
Beyliğin Zayıflaması Yıkılışı
İshak Bey’in ölümünün ardından oğulları Orhan ve Hızırşah arasında taht kavgası başladı. Bu mücadeleyi kazanan Hızırşah beyliğin başına geçti. Fakat bir taraftan komşuları Osmanlılar’ın yükselişi, bir taraftan Latinler’in İzmir’i tekrar ele geçirmesi sonucu zorlaşan deniz seferleri, bir taraftan da taht kavgaları Saruhan Beyliği’ni eski gücünden bir hayli uzaklaştırdı. Bu şartlar altında Hızırşah, I.Murat ile iyi ilişkiler kurma yolunu seçti. Osmanlı ordusunun çıktığı çeşitli seferlere o da yardımcı kuvvet gönderdi.
Kosova Savaşı sırasında I. Murad’ın şehit olmasının ardından tahta Yıldırım Bayezit geçti. Bu esnada başını Karamanoğulları’nın çektiği, Aydın, Germiyan ve Menteşe beyliklerinin de destek verdiği Bayezit karşıtı bir ittifak ortaya çıktı. Bu beylikler üzerine yürüyen Yıldırım Bayezit, 1390 yılında Manisa’yı da aldı. Bazı kaynaklar Hızırşah’ın da bu ittifak içinde yer aldığını, Yıldırm’a yenilince kaçıp Asya’da yeni bir güç olarak ortaya çıkan büyük Türk mareşali Timur’a sığındığını belirtir. Bazı kaynaklarda ise Hızırşah’ın Manisa’yı gönüllü olarak Yıldırım’a bıraktığı, kendisinin de Demirci yöresine çekilip bu bölgenin idaresi ile ilgilendiği belirtilir.
1402 yılında Ankara Savaşı’nda Timur’un Yıldırım’ı yenip esir alması sonucu, Osmanlı Fetret Dönemi’ne, Anadolu beylikleri de yeniden diriliş döneminde girdi. Timur Anadolu’daki Türkmen beylerine eski topraklarını iade etti. Bu dönemde Hızırşah da tekrar Manisa’ya geldi. Fetret Dönemi boyunca devam eden Osmanlı taht kavgaları sırasında Hızırşah, İsa Çelebi’nin yanında yer aldı. Kardeşlerine karşı girdiği taht mücadelesini kazanan Çelebi Mehmet, İsa Çelebi’yi ortadan kaldırdıktan sonra 1410 yılında Hızırşah üzerine yürüdü ve Hızırşah’ı yakalayıp öldürttü. Bu tarihten itibaren Saruhanoğlu beyliğinin toprakları kesin olarak Osmanlı hakimiyete girdi ve Saruhanoğuları’nın siyasi varlığı sona erdi.
Kaynaklar
- Koca, Salim. (2012). Anadolu Türk Beylikleri. Ankara: Berikan Yayınevi
- Emecen, Feridun M. (2012). İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası. İstanbul: Timaş Yayınları
- Öztürk, Mehmet. (2007). Oğuz Türkleri. İstanbul: Ledo Yayınları